VERGİ LEVHAN NERDE- Podcast Dinle

Zırvaizm podcast nedir? Zırvaizm, en çok dinlenen Türkçe podcast yayınlarından biridir. Bu podcasti en iyi podcastlerden biri yapan şey ise samimi ve gerçekçi bir diyalog ile halkın, tüketicinin ve çalışan insanların gündelik problemlerine değinmesidir. Yazı, video veya podcastleri hem bu internet sitesinde YouTube’da, hem Spotify Podcast üzerinde hem de Google Podcast ve daha bir çok platformda podcast tavsiyesi olarak bulabilirsin ve sen de arkadaşlarına önerebilirsin.

Vergi neden verilir. Kapitalist devlet ve vergi arasındaki ilişki. Kalpazanlık ve karşılıksız para basmak. Para nasıl üretilir?

Transkript

Yeniden sana bir soru sorarak başlayacağım yazıya. Neden bir parfümün, alkolün, gümüşün, altının veya kıyafetin sahtesini üretine sahtekar, sahteci diyorlar da paranın sahtesini üretene kalpazan diyorlar? Hiç düşündün mü?

Sana gerçek manada kalpazanlığın ne olduğunu anlatmadan önce içinde yaşadığın kapitalist düzen, kapitalist devlet ve kapitalist toplumda vergi sisteminin nasıl çalıştığından ufacık bahsetmek istiyorum. Gel birlikte bakalım, aslında kalpazanlık neymiş…

Basitçe anlatacak olursam, herhangi bir kapitalist devletin en büyük gelir kaynağı dolaylı veya dolaysız vergilerdir. Özellikle dolaylı vergilerdir. Peki içinde bulunduğun ülke dahil yeryüzündeki bütün kapitalist devletlerde söz konusu vergi toplamak olduğunda, vergiyi toplayan tarafın yani devletin karşısına nasıl engeller çıkar?

Kayıt dışı istihdam, fiş kesmemek, fatura kesmemek veya bunları yanlış şekilde kesmek, vergisini vermemek adına vergiden kaçırmak veya vergiyi kaçırmak, mümkünse sermayeyi yurt dışına çıkarmak.

Fakat genelde bu numaraların hepsinin zenginler, iş verenler yani patronlar tarafından yapıldığını düşünecek olursak kapitalist devleti asıl zarar sokanların sen, ben yani öyle dolaylı ve tüketime dayalı vergi ödeyen garibanlar değil de, azınlığın olduğunu göreceksin, zenginlerin olduğunu göreceksin.

Şimdi, burada dolaylı ve dolaysız vergilere ufak birer örnek vererek devam edeyim. Herhangi bir kişinin geliri üzerinden alınan vergi dolaysız vergiyken, kişinin gelirinin ne olduğuna bakılmaksızın kendisinden alınan vergilere dolaylı vergi denir.

Mesela gelir vergisi, emlak vergisi, motorlu taşıtlar vergisi gibi vergiler dolaysız vergilerdir ve gelirine göre senden alınır.

Ancak KDV, ÖTV gibi vergiler dolaylı vergilerdir ve gelirine bakılmaksızın senden alır. O halde şunu soralım, bir kapitalist devletin hayati fonksiyonlarını devam ettirebilmesi için hangi vergi grubunu toplamak konusunda ısrarcı ve dikkatli olması gerek?

Elbette dolaysız vergileri çünkü dolaylı vergiler gelir grubuna göre sınıflandırılmadığı için adil olma özelliğini kaybederken, dolaysız vergilerde böyle bir durum söz konusu değildir.

Sen gelirinin ne olduğunu yanlış bir şekilde devlete beyan etmediğin sürece veya bugünün zenginlerinin yaptığı gibi birikimlerini deniz ötesine kaçırmadıkça, kazancın yani zenginliğin aslında dolaysız vergilerle vergilendirilir.

İçinde bulunduğun ülke dahil birçok kapitalist devlette milyonerlerin sayısının arttığı gözlemleniyorsa neden peki o devletlerin paraya ihtiyacı olduğu konusundaki gerçeklik artarak devam ediyor?

Demek ki devletlerimiz zenginlerden vergi alamıyor. Hatta onların vergilerini, yani holdinglerin vergi borçlarını, şirketlerin vergi borçlarını affediyor.

kimin eli kimin cebinde
kimin eli kimin cebinde

O halde bizim durup şunu sormamız lazım, ister adil olmayan dolaylı vergilerden olsun ister “adil olan ve toplanabildiği kadar toplanan” o dolaysız vergilerden olsun, devletin neden bu vergilere ihtiyacı var?

Vergi denen şey niye var ve devletin neden buna ihtiyacı var mevzunun biraz da derinlerine inelim…

Şimdi geliyoruz yazının ortalarına, sana Fiyat/Para sisteminde, yani dünya halkları olarak birebir tecrübe ettiğimiz iradi para sisteminde herhangi bir karşılığı olamayan paranın nasıl üretildiğini, çok basitçe anlatacağım.

Kafana bir tablo çizmek istiyorum, bu tablonun sol yukarı köşesine devleti hemen sağına hazineyi, onun sağına bankaları, bankaların sağına da merkez bankasını koymanı istiyorum yani sırasıyla devlet, hazine, banka ve merkez bankası.

Peki bir devlet paraya ihtiyaç duyduğunda bunların arasında nasıl bir ilişki dönüyor? Devlet kalkıp hazineye diyor ki, ‘ey hazine bakanlığı, senden bir kağıt basmanı istiyorum, bu kağıdın adı hazine bonosu, hazine bonosunu bas, git bankalara ver, banklarda merkez bankasına bu hazine bonosunu verip karşılığında merkez bankasına para ürettirsin, para bastırsın”.

Peki bu hiyerarşide özel birer kuruluş olan bankaların ve hatta merkez bankasının bu işten çıkarı ne? Tabii ki borç ve faiz karşılığında üretilen o bonoların üzerinden para kazanmak.

Yani devlet ürettirmiş olduğu hazine bonosu kağıdıyla, borç ve faiz karşılığı ürettirmiş olduğu bu kağıtlarla, şunun sözünü veriyor aslında bankalara “ben dolaylı ve dolaysız her türlü vergileri toplayacağım, sizin bu bono karşılığında bastığınız paraları ben size ödeyeceğim”.

Aslında devletin burada yaptığı bu özel kuruluşlara şunun sözünü vermek değil mi, “benim insanlarım çalışıyor kardeşim, bana elbet günün sonunda vergilerini ödeyecekler, o vergiler var ya, işte ben onları toplayacağıma olan inancımı size aslında teminat olarak gösteriyorum, yani halkımın geleceğini, emeğini alın terini saatlerini size teminat olarak gösteriyorum, ipotek ediyorum ve bunun karşılığında sizden para basmanızı istiyorum”.

Bunun basit Türkçesi şu, kapitalist devletler seni, beni, bizi, halkı ve hatta doğmamış çocuklarımızı borçlandırabiliyor, üstelik sana, bana sormadan ve daha da dramatiği bu işi tutup sen, ben yapsak bizi kalpazanlıktan içeri atarlar çünkü basılan paranın aslında bir karşılığı yok!

Ancak bir kapitaliste bir liberale sorsan, “ya tabii ki bu bir al-sat ekonomisi bu bir güven ekonomisi her şey güven üzerine, teminat üzerine ilerliyor neden devlet böyle yapamasın” der ve seni susturmaya çalışır…

Tabii yersen…

İşte tam da bu sebeple karşılıksız olarak basılan para için halkın geneli olarak borçlanmamız sebebiyle ve o borcunda faizle sürekli katlanarak artması sebebiyle sen, ben, biz garibanlar olarak gün geçtikçe daha da garibanlaşıyoruz.

Bütün bunlar olurken, bizim gelirlerimiz düşerken, yani kazançlarımız ve maaşlarımız aslında reel olarak faizinin varlığına dayalı enflasyonla birlikte eriyip azalırken, piyasadaki her şey pahalılaşıyor.

Bu da böyle bir çelişkidir.

vergi politikasi ve para politikasi
vergi politikasi ve para politikasi

Bu çelişki, sırf kapitalist düzen, kapitalist devlet ve kapitalist toplum var olduğu için üretilmektedir.

O halde adeta kalpazanlık olarak tabir edilecek bu düzen, on yıllardır kapitalist bir deney olarak yeryüzünün birçok ülkesinde uygulanıyorsa ve bunun kaçınılmaz sonucu olarak sen, ben, biz halk olarak daha da çok garibanlaşıp geleceğimizi kaybediyorsak, refah dolu geleceğimizden oluyorsak yani kalpanazlığa kurban gidiyorsak ve bu kalpazan düzenin dönebilmesi adına verdiğimiz vergilerle, ayaklarımıza prangalar vuruyorsak şu soruyu sormak gerek, kapitalizm neme lazım…

Üstelik başka bir dünya ve hep birlikte kurtuluş mümkünken…

İçeriği beğendin mi? Beni Patreon üzerinden destekleyebilirsin!
Become a patron at Patreon!

SON 5 BÖLÜM

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir