KURUŞUN HESABI YAPILARAK ZENGİN OLUNUR MU? – Podcast Dinle

Merhaba kıymetli okuyucum nasılsın? Yine ufak ve gerekli bir aradan sonra beraberiz. Sana anlatacak o kadar şey biriktirdim ki, dayanamadım ve mikrofonun başına geçtim.

Geçenlerde oturduğum yerde düşünüyordum. Dedim ki kendi kedime “yahu içinde bulunduğum toplumda bazı insanlar vardı”.

Bu insanlardan hep şöyle bahsedilirdi; “Ya baksana adama kuruşun hesabını yapıyor, işte bunlar böyle zengin oluyor”.

Peki soru şu, biz yapmıyor muyuz bu hesabı? Tanıdıkların, ailen, dostların yapmıyor mu? Gayet tabi yapıyoruz. Öyle ki, ister maaşın, ister emekli maaşın, ister işsizlik maaşın… bunları alır almaz “nasıl kılı kırk yarıp, oraya buraya borcu ödeyip, kirayı ödeyip ayın sonunu getireceğim?” diyerekten kuruşun hesabını yapıyoruz.

Bu “kuruşun hesabını yapma” durumu, sadece o zenginliği ile övünülen insanlara mahsus değil ki.

Eğer kuruşun hesabı yapılarak zengin olunabilseydi, biz de zengin olurduk. Demek ki ortada çok farklı bir durum var. Gel seninle birlikte bakalım. Bizler, sıradan insanlar olarak nasıl daha da zengin hale gelebiliriz.

Zenginliğin tanımı

En başta zenginliğin tanımını yaparak başlayalım. Çok yazımda bahsettiğim gibi, zengin olan insan, yeryüzündeki insanların %1’lik kısmını oluşturup, geride kalan 3.5 – 4 milyar insanın serveti kadar servete sahip olan insanlardır.

Hayatı boyunca üretime katılmadan kendini ve nesillerini yaşatabilecek olan insanlardır.

Gelgelelim refah ve mutluluk kavramına. Kimdir refah içnide yaşayan insan? Geçim kaygısı gütmeyen, işsizlik kaygısı gütmeyen, evsiz kalma, çoluğuna çocuğuna bakma, okula gidebilme, yapmak istediği hobileri yapmak noktasında sıkıntıya girmeyen ve neyi nasıl yapacağım hesabına düşmeden yaşayan insandır

Senin, etrafındaki sıradan insanların bunlardan çok da fazla bir kaygısının olduğunu da düşünmüyorum. Elbette 2-3 tane dizi izleyip boğaza nazır bir yaşam sürmek, katlı katlı şatolarda, malikanelerde yaşamak hayalini ömründe bir dönem dahi sen de sürmüşsündür, bunda bir problem yok. Bu hayale ben de düştüm çünkü bu hayal bize satılıyordu, hala satılyor.

Bireysel bir zenginlik veya ailecek şatafat ve lüks içinde yaşamak, bunu bir yere kadar anlıyorum.

Lakin şunu anlamak istiyorum, şu an içinde bulunduğun durumdan ekonomik olarak kurtulsan ve gerçekten de öyle bir yaşama sahip olmaya başlasan, eşini-dostunu, aileni, daha önce aynı “kaderi” paylaştığın yakınlarını, yoksul milyonları hemen unutacak mısın?

Unutma, öyle zengin bir hayatın içine doğmadın. Büyük bir zenginliğin olacak ve buna sadece sen sahip olacaksın. Fakat kafanı çevirdiğinde her ne kadar görmek istemesen de bir yerlerde yoksulun ve yoksulluğun var olduğunu, bu bütüne ait problemin senin kurtuluşun ile düzelmediğini, tatsız da olsa geleceğin sadece bir dönemliğine sadece senin için değiştiğini fark edeceksin.

Tabi. Bunda belki ayıp denilecek bir şey yok çünkü bu kulaklar uzun bir zaman boyunca “yahu Sevancım bu dünyaya bir defa geldik, zengin olmayalım mı, rahat yaşamayalım mı” diyen ağızlar duydu.

Ben de diyorum ki dene bakalım, şansın milyonda bir, ya tutarsa…

Maddi Koşullar ve Bireyci Olmak

Şaka bir yana. Onlara hak veriyorum. Bunda ayıp ve terslenecek herhangi bir durum da yok çünkü içinde yaşadığımız bu adaletten yoksun, eşit paylaşımdan yoksun, sosyal refahtan yoksun düzen bizi bireysel olmaya, kendi yolumuzu bulmaya ve bir yolunu bulup köşeyi dönmek adına çalışmaya itiyor.

Zaten böyle bir düzende, “aman be, ben köşeyi döndükten sonra başkası sefil yaşamış banane” diyen insanlar görmek artık eskisi kadar beni şaşırtmıyor.

Fakat biz neyin peşindeyiz veya neyin peşinde olmalıyız?

Birçok yayında söylediğim gibi, sürdürülebilir, çoğunluğun faydasına, çevrenin-doğanın-hayvanların faydasına ve beraberce kalkınabileceğimiz bir modelin peşindeyiz.

Biliyorum, bunu mümkün kılmak için planlama gerekiyor. Biz şunu da biliyoruz, kapitalizm adı verilen düzende malların ve hizmetlerin dağıtımında kullanılan en iyi model diye bahsedilen “serbest piyasa” modeli çoğunluğun faydasına çalışmıyor.

Bu düzende paranız olduğu kadar özgür, paranız olduğu kadar mutlu, paranız kadar güvende, paranız kadar söz hakkı sahibi, paranız kadar adalet sahibisiniz.

Senin de içinde yaşadığın toplumda bunun kanıtlarını onlarca kez görmüş olman lazım.

Parası olanlar adaletten kaçarlar, parası olanlar sırça köşklerde senin-benim yaşadığım eziyetleri yaşamadan, kaos ve kargaşaya bulaşmadan yaşarlar. Eğitim ve sağlığın en iyisinden faydalanırlar. Ulaşımın en lüksünden, barınmanın en alâsından faydalanırlar. Kuyruk beklemez bu insanlar, toplu taşımaya binmezler. Onların işlerini, dertlerini çözecek zaten onlarca asistanları ve yardımcıları vardır. Belki pazara bile inmezler, alışveriş bile yapmazlar. Sadece canları çektiğinde lüks alışveriş yapmaya çıkarlar.

Şimdi diyeceksin ki “ne yani Sevan, bu insanlar ortadan kalksa başımız göğe erecek de bizler refaha mı erişeceğiz?”

Hayır. Zaten öyle bir niyetim de yok.

Bu düzen böyle devam ettiği ve sermaye düzeni var olduğu sürece o insanlar gider, onların yerine sayısı değişmek kaydı ile başkaları gelir…

Benim isteğim bu atıl sistemin, sadece azınlığın, sermayedarların faydasına çalışan bu adaletsiz sistemin ötesine geçmektir. Daha sürdürülebilir ve insan dostu bir ekonomik deney yapmaktır. Olması gereken budur. Daha önce olan da budur.

Sürekli yazılarımda tekrar ettiğmi gibi, köle-efendi sistemi doğdu, gelişti ve yok oldu, ağa-maraba düzeni doğdu, gelişti ve yok oldu, patron-işçi düzeni doğdu, gelişti ve çöküyor.

Ben herkes için, herkesin iyiliğine çalışacak daha farklı ve daha yeni bir düzen istiyorum. Sermaye düzeninin ötesine geçmemiz lazım diyorum. Yoksa sürekli bir şekilde o “kuruşun hesabını” yaptığı söylenerek zengin olduğu sanılan azınlığın ve o azınlığa hizmet eden siyasi grupların bizi işyerinde işçiler olarak, markette-pazarda ise müşteriler olarak, sosyal hayatta ise gariban vatandaşlar olarak düzdüğünü, soyduğunu göreceğiz. Fakat ben bunu İSTEMİYORUM, üstelik başka bir dünya ve hep birlikte kurtuluş mümkünken.

İçeriği beğendin mi? Beni Patreon üzerinden destekleyebilirsin!
Become a patron at Patreon!

SON 5 BÖLÜM

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir