UZUN VADELİ CİNAYET- Podcast Dinle

Zırvaizm podcast nedir? Zırvaizm, en çok dinlenen Türkçe podcast yayınlarından biridir. Bu podcasti en iyi podcastlerden biri yapan şey ise samimi ve gerçekçi bir diyalog ile halkın, tüketicinin ve çalışan insanların gündelik problemlerine değinmesidir. Yazı, video veya podcastleri hem bu internet sitesinde YouTube’da, hem Spotify Podcast üzerinde hem de Google Podcast ve daha bir çok platformda podcast tavsiyesi olarak bulabilirsin ve sen de arkadaşlarına önerebilirsin.

Ekonomik tetikçiler. Batılı finans kapitali. Oyların alınıp satılması. Parti mi şirket mi? Katil’in yapılacaklar listesi.

Transkript

Bu yazımda sana tarihin gördüğü en uzun cinayetten bahsedeceğim, bu cinayet ki bir silah veya bıçakla işlenmedi. Bu cinayet ki ne öldüreni bir kişi ne öleni bir kişi ve ne yazık ki bu cinayete sen de ben de kurban gittik.

En başta bu katilin kapıyı ne zaman çaldığından bahsedeyim; batılı finans kapitali kültürü ve askerleriyle içinde bulunduğun ülke gibi gelişmekte olan birçok ülkenin kapısını çaldığında, o ülkelerinin milletleri kendi yağında kavrulur, yarı bağımlı bir şekilde kalkınır durumdaydı.

Ta ki parlamentoları “palavramento”, demokrasileri “demogokrasi” haline gelene kadar. “Her Şey Gridir” başlıklı bir önceki yazımda ve yine ondan önceki “Eğitim Şartmışmış” isimli yazımda, sana piyasa düzeninde her şeyin alınabilir ve satılabilir hale geldiğinden bahsettim.

Bu yazımda ise seni ve beni daha çok ilgilendiren, daha doğrusu beş yılda bir ilgilendiren bir sorunun cevabını arayacağım ve sana şu soruyu sorarak başlayacağım: Sence içinde yaşadığın kapitalist toplumda oylar satılır ve satın alınabilir mi?

satilik oy
satilik oy

Eğer öyleyse, yani oylar satın alınabiliyorsa, peki bu durumda siyasi partiler, oy satın alan birer şirket haline gelmez mi? Şimdi şunu diyebilirsin; “eee Sevan, insanın oyunu kazanmanın tek yolu ona para vesaire teklif etmek değil ki”. Tabi. Ben bundan bahsetmiyorum zaten. Bunu adına “hizmet” denilen veya başka pazarlama çalışmalarıyla yapıyor olsa dahi sonuçta ortadaki bu takas, sırf bir şeyin karşılığında yapıldığı için, oy karşılığında yapıldığı için, ticarete dönüşen bir eylem değil midir?

Yani oy karşılığında sana bir şeyin teklif edilmesi, bütün bu demokratik seçim süreçleri denen süreçleri birer “satış kampanyası”, seni bir satıcı ve siyasi partileri de oylarını satın alan şirketler konumuna getirmez mi?

Geliyoruz yayının ortalarına. Konuyu derinleştirelim. Mutlaka tarlasındaki çayı, fındığı, kayısıyı veya herhangi bir mahsulü toplayıp çay alan şirketlere, meyve alan şirketlere, fındık alan şirketlere, eğer süt üretiliyorsa süt üreten şirketlere satan bir tanıdığın vardır. Tanıdığın yoksa ve bir şehirliysen, bu şirketlere satış yapan üreticileri elbette televizyonda dahi olsa, bir yerde görmüşsündür.

Bu üreticilerin o şirketlere mallarını daha iyi fiyatlara satabilmesi konusunda yardım edecek yegane şey neydi; kooperatifleşmek, yani dayanışır hale gelmek.

Dolayısıyla üreticinin örgütlenmesi nasıl bu şirketlerin işine gelmiyorsa bir toplumun örgütlenmesi de onun oylarını ucuzdan satın almak isteyen ve kendisine siyasi parti diyen şirketlerin işine gelmeyecektir.

Tam bu noktada yazının başına dönelim. Hatırla lütfen. Batılı finans kapitali, yani bu yazıdaki katil, tarihin en uzun süren cinayetlerinden birini işlemeden önce kurbanın kapısını çaldığında sen, ben doğmamıştık bil.

Katile kapıyı açtığımızda öyle cinayet aletini çıkarıp doğrudan kafamıza dayamadı. En başta bize bazı şartlar sundu. Bir yapılacaklar listesi sundu ve bizim o dönemlerde palavramentolarımızda bulunan demogokratlar, bu yapılacaklar listelerinin altına imzalarını atıp senin, benim kurban olarak razı olmayacağımız ön koşulları halka dahi sormadan kabul ettiler.

Bunlardan zaten o beklenirdi. Çünkü o gariban memleketlerin palavramentolarında ısmarlama kabadayılık yapanlar birer milletvekili değil, parti vekilleriydiler.

Peki bu parti vekillerinin kabul ettiği yapılacaklar listesinde neler yazıyordu?

  • Madde 1: Ülkenizde yoksulluk olmalı!
  • Madde 2: Yoksullar mümkünse meşru yollardan haklarını aramalı ve o meşru yollar “üstün hukuk” sisteminiz tarafından tayin edilmiş olmalı!
  • Madde 3: İşsizlik asla bitmemeli! Az dahi olsa belli bir oranda işsiz bir nüfusunuz olmalı ve insanlık dışı şartlarda, gaddarca çalıştırılan sömürülen işçileriniz eğer sesini çıkarırsa onlara bardağın boş tarafı, yani işsiz olanlar gösterilip “dua et ki sen o halde değilsin!” denmeli ve sömürüye razı hale getirilmeli!
  • Madde 4: Rüşvetin ve adam kayırmanın yolları açılmalı!
  • Madde 5: Bizim, yani katillerin, yani batılı finans kapitalinin ülkende satmak isteyeceği ürünler, senin milli gümrüklerinden ya az vergili ya da vergisiz geçmeli!
  • Madde 6: Mümkünse ülkende hangi miktarlarda hangi gıda ve tarım ürününden üretileceğine biz karar vermeliyiz! Üretmeni istemediğiniz mahsullere kota ve yasaklar getirilmeli.
  • Madde 7: Büyük ölçekteki işletmelerine dair rulet atıp üzerinden sakalımızı alabileceğimiz borsaların ve piyasaların olmalı! Sıcacık paramızı piyasalarına sokup sokup çıkarabilmeliyiz. Yani biz sıcak paramızı getirirsek siz ısınmalısınız, sıcak paramız olmadan donarsınız.

Gibi gibi, liste uzar ve gider… Elbette katil yapılacaklar listesine bahsettiğim bu maddeleri bu şekilde yazmadı. Sonuçta bu maddelerin mümkünse yasalara, ardından kanunlara, sonra idari hükümlere ve en sonunda da sözleşmelere dahi yansımış olması gerekiyordu ve bunu icra etmeye gönüllü birçok işbirlikçi buldular.

kolelik
kolelik

Katili içeri aldılar ve katilin artık bir işbirlikçisi vardı. Yani o yüzden katil tek kişi değildi. Kendisine “katilin imtiyazlı sınıfı” diyebileceğimiz bu insanlar sana, bana beş yılda bir adeta noter muamelesi çekip, “kötünün iyisini seçtirirken” ve hepimizin oylarını kelimenin tam manasıyla satın alırken, günün sonunda imtiyazlı sınıflarına, piyasa düzenine, kapitalist devlete ve kapitalist toplumuna en nihayetinde de oyların alınabilir ve satılabilir konumda olmasına asla bir zarar gelmeyeceğinden emin olmak istediler.

Tekrar söylemekte fayda var. Bu sadece senin içinde yaşadığın ülkede değil, kapitalizmle ve neoliberalizm ile yeni tanışan bütün memleketlerdeki bütün garibanların başına geldi.

Sen, ben, anamız ve babamız işsizlik ve pahalılık ateşiyle yakılıp soyulmuş soğana çevrilirken bu katil de, imtiyazlı iş birlikçi sını da oturup bir güzel izlediler.

Öyle. Sırf cevapları ağır geliyor diye bu soruları sormamazlık edemem. Cinayet için uygun koşullar oluştuktan sonra bu adi vampir, yani zenginlerin sömürgeci düzeni, başladı senin benim kanımı emmeye. Seni ikinci bir kez öldürmek için.

“Olmaz hayır ben bu kan emici vampire kurban gitmeyeceğim, bu katilin kurbanı olmayacağım” dediğinde de “sözde demokrasilerin gölgede tuttuğu silahlar” gündüzüne çıkar, seni üçüncü kez öldürmek için.

Sen de, ataların da ve senin çocuklarında birden fazla kez bu katile kurban gidecek. Üstelik başka bir dünya ve hep birlikte kurtuluş mümkünken.

İçeriği beğendin mi? Beni Patreon üzerinden destekleyebilirsin!
Become a patron at Patreon!

SON 5 BÖLÜM

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir