SEZON FİNALİ, TAKİPÇİ SORULARINA CEVAPLAR- Podcast Dinle

Zırvaizm podcast nedir? Zırvaizm, en çok dinlenen Türkçe podcast yayınlarından biridir. Bu podcasti en iyi podcastlerden biri yapan şey ise samimi ve gerçekçi bir diyalog ile halkın, tüketicinin ve çalışan insanların gündelik problemlerine değinmesidir. Yazı, video veya podcastleri hem bu internet sitesinde YouTube’da, hem Spotify Podcast üzerinde hem de Google Podcast ve daha bir çok platformda podcast tavsiyesi olarak bulabilirsin ve sen de arkadaşlarına önerebilirsin.

Dinleyicilerden gelen sorular. Ben kimim, hangi partiye oy veriyorum, kapitalizm benim için nedir, kapitalizm tamir edilebilir mi, neden sürekli içinde bulunduğumuz durumun kötü yönlerinden bahsediyorum?

Transkript

Naber? Nasılsın? Merak ettiğim bir şey var. Bu podcastın her hangi bir bölümü okuduktan sonra ne düşündüğün, ne hissettiğin…

Aslında Darphane serisi podcast olarak Spotify, Google Podcast ve Apple Podcast paltformları için hazırlanıyor. Bir arşiv niteliği taşısın diye YouTube üzerinden de video olarak yayınlıyorum.

Bu asıl dinlemenin gerçekleştiği platformlarda yorum yapma özelliği olmadığı için genelde eleştiri, öneri ve yorumları e-posta yoluyla alıyorum.

Şimdi bu yazımda da o ilk serisini bitirdiğimiz, darphane podcast serisine dair gelen yorumları seninle paylaşacağım.

Yorumlar içerisinde övenler var, sövenler var, bana dair kişisel sorular soranlar var…

Ben mümkün olduğu kadarıyla birbirine yakın olan yorumları başlıklar altında topladım ve şimdi hepsine tek tek cevap vermek istiyorum.

Kim olduğumu merak edenler için söylüyorum, bu Hakkımda isimli kısmından biyografime ulaşabilirsin.

Siyaseten kim olduğumu merak edenler için, hangi partiye oy verdiğimi soranlar için cevabımsa şu; eğer seçimlerde bazı ülkelerde olduğu gibi oy pusulasının üstünde “hiçbiri” seçeceği olsaydı oyumu kullanırken gidip, oraya vururdum damgayı.

Bu arada bu şaka değil, bazı ülkelerde oy pusulası üzerinde “hiçbiri” diye bir seçenek var ve seçmenlerin belli bir yüzdesi o hiçbiri seçeceğine damgasını vurursa seçimler yenilenmek durumunda kalıyor.

Şimdi bir düşün bakalım, içinde bulunduğun ülkede oy pusulasında “hiçbiri” seçeceği olsaydı seçim sonuçları nasıl etkilenirdi?

Ben siyasi kimliğimden önce bir işçi, bir emekçi olduğum için ve sana, bir işçi bir emekçi, halkın bir parçası olarak konuştuğum için, bana kim olduğumu soranlara cevabım şu, ben önce bir insan ve sonra halkın parçasıyım.

Bunu söylüyorum çünkü mesajlarda dikkatimi çeken bir şey var, dinleyicilerimin sürekli “sen komünist misin, sen sosyalist misin, sen anarşist misin” diye sorular sormuşlar.

Bunların hepsine cevap verebilmek için benim şöyle bir örnek kullanmam lazım.

Kapitalizmi bir araba gibi bir makine gibi düşün. Sen, ben, hepimiz bu arabaının içerisindeyiz ve bu arabanın yakıtı sefillik, gelir adaletsizliği, işsizlik, ekonomik krizler, paylaşım savaşları, kan, gözyaşı ve yoksulluk…

Bunlar olmadan bu araba ilerleyemiyor.

Ben; “arkadaşlar evet, bunun öncesinde at arabalarıyla, atların çektiği arabalarla gitmiş olabiliriz uzun bir dönem boyunca ama şu an bindiğimiz araba da iyi bir araba değil. Bizim artık bunun ötesinde geçmemiz, farklı bir vasıtaya geçmemiz lazım belki mümkünse ışınlanmayı icat etmemiz lazım” diyorum.

Kısacası diyorum ki, insan denilen şeyi uygarlığa, olduğundan daha da ileriye hızlı bir şekilde taşıyabiliriz ve bunun yolu kapitalizm olmamalı çünkü bu arabayı kullandığımız 350 yıl bize bunun sürülemez ve sürdürülemez olduğunu gösterdi.

Artık bizi tüketen bu kapitalist yöntemlerden vazgeçmeliyiz diyorum. Yani derdim eskide var olan, köle-efendi, ağa-maraba ve işveren-işçi gibi bir yöntemi değil, daha ileri ve sürdürülebilir bir yöntemi düşünmek.

Uygarlık olarak yaptığımız bu seyahatte bizler kendimizi tüketen bu kapitalizm isimli vasıtadan, makineden nasıl kurtuluruz diye düşünmek, bu sürdürülemez düzenin nasıl ötesine geçeriz sorusunu sormak ve sordurmak.

Okuyucu kardeşim, senin tam da bu noktadaki fikirlerin, çözüme ve alternatife dair fikirlerin tamamen benim fikirlerimden farklı olabilir.

Ben işin orasında da değilim çünkü biz, halk olarak daha gayet eminim ki sorunu aradığımız yeri doğru tespit edemedik.

Önce bir aynı cepheye geçelim, önce sorunun kapitalizmin kendisinde olduğunu, kapitalizmin varlığından ötürü ömrümüz boyunca o karşılaştığımız gündelik problemlerin çoğunu yaşadığımızı anlayalım, tekrar edelim, pekiştirelim, farklı açılardan bakıp başkalarına anlatalım, sonrasında beraber bakacağız zaten kapitalizmin ötesine nasıl geçeceğimize…

İşte değinmek istediğim dinleyici sorularından bir tanesi de bu. En büyük eleştiri şu noktada geliyor, “Sevan konuşuyorsun, konuşuyorsun ama hiç çözüm sunmuyorsun ki”, arkadaşım, güzel insan, senin de içinde bulunduğun toplumda her kapitalist toplumda olduğu gibi -ne yazık ki ama ne yazık ki- kapitalizmin işe yarayabileceğine dair bir inanç taşıyan insanlar var.

İster bu onların işine geldiği için olsun, ister böyle inandırıldığı için olsun, böyle insanlar var.

İşte ben o insanların taşıdığı bu inancın ortadan kalkmasını istiyorum.

Her neyse, devam edelim. Yine hemen ardından gelen, en çok karşılaştığım eleştirilerden, yorumlardan bir tanesi de şu, “ya biz kapitalizmi eskiden olduğu gibi çalışılabilir, işler ve rekabetçi hale getiremez miyiz?”

Cevap açık, hayır! Hayır ve hayır…

Bunun da sebebi belli çünkü kapitalizmin krize uğradığı, tökezlediği her dönemde kendisini kurtarmaya çalışan devletler, toplumlar ve kapitalistler tarafından ne kadar yoğun bakım görmüş olursa olsun dönüp dolaşıp geldiği yer gene aynı; tekelcilik, vurgunculuk, işsizlik, çocuk emeğinin sömürülmesi, insan emeğinin sömürülmesi, gelir adaletsizliği, paylaşımsızlıklar ve beraberinde gelen savaşlar ve iç savaşlar.

İşte ben bu yüzden bu makinenin, bu arabanın, bu sistemin, bu düzenin rafa kalkmasının sıradan insanlar için, yoksullar için, halkın kendisi için faydalı olduğunu biliyor, görüyor ve istiyorum.

Tekrar söylüyorum, artık kapitalizmin ötesine geçmemiz lazım.

Ne olur bu düzen böyle devam ederse? Üçümüz beşimiz zengin oluruz, o şanslı mutlu azınlığın arasına katılırız, hikayede “beceririz bir şeyler” yığarız ederiz biriktiririz hiç fark etmez.

Yani bu “girişimcilerin” bahsettiği gibi bireysel olarak güzel kazanımlar elde edebiliriz, voleyi vururuz, kurtuluruz.

Bu demek değil ki bizimle bir dönem, hatta uzun bir süre aynı kaderi paylaşmış olan garibanlar ve garibanlık, bizim şahsi kurtuluşumuzla birlikte ortadan kalkacak… Kalkmayacak bu düzen böyle gittiği müddetçe kalkmayacak!

Nihayetinde ne mutlu ki sırf var olduğundan ötürü, içinde barındırdığı çelişkiler ve problemlerin neticesinde kapitalizm yok olduğunda eğer bizler halkın kendisi olarak yerine gelecek olan düzenin belirleyicisi ve düzenin idarecisi olamazsak bu sefer o düzenin sultası altında yönetilip sömürülmeye devam edeceğiz.

Bunu da istemiyorum. Bu yüzden kişisel bir başarı hikayesinin peşinde değil, beraber hep birlikte kurtuluşun peşinden gitmemiz gerekiyor.

Geçelim diğer eleştirilere. Gelen dinleyici yorumlarının bir kısmı da beni “çok karamsar” olmakla sürekli durumun kötü yönlerinden bahsetmemle yermeye çalışmış.

Oysaki ben her yayının ve yazımın sonunda başka bir dünyanın ve hep birlikte kuruluşun mümkün olduğunu söylüyorum.

Yine bu dinleyicilerime vereceğim cevap şu; Sabahattin Ali’nin “Sırça Köşk” isimli kitabından, Bahtiyar Köpek isimli bölümü okumanı istiyorum arkadaşım.

O hikayede Sabahattin Ali, bir zenginin köpeğinden bahseder. Köpeğin içinde bulunduğu durumdan, rahatlığından, nasıl iyi bakıldığından nasıl iyi muamele gördüğünden bahseder, köpeği anlatır anlatır anlatır…

Köpeği şöyle ciğerle besliyorlar, şöyle kuaföre götürüyorlar, şöyle çiftleştiriyorlar…

Hikayenin sonunda Sabahattin Ali kendisini sürekli kötü ve karamsar hikayeler anlatmakla suçlayan okuyucularına der ki, “bütün canlı mahlukları, hayatı, güzelliği, saadeti severim. Mutlu bir köpek görmek bile benim içimi sevinçle dolduruyor, ben karanlık şeylerden bahsetmek için dünyaya gelmemiştim. İçim tatlı, sıcak, neşeli şeyler anlatmak isteğiyle yanıyor. Eğer cümle alem (halk) bu köpeğin onda biri kadar rahata kavuşsun, bakın ben bir daha acı şeylerden söz açar mıyım”.

Bu yüzden kıymetli dinleyicim, okuyucum, her ne zaman benim içinde yaşadığım ülkede ve toplumda garibanlar, zenginin köpeğinin gördüğü muameleyi görür ben işte o zaman böyle şeyler anlatmam.

Umarım mesaj yerine ulaşmıştır.

Sadece eleştiren yorular mı var? Tabii ki değil, dinleyicilerin ve okuyucuların büyük bir çoğunluğu da benim düşüncelerimin bulunduğunu zannettiğim mevziye, yani kapitalizmin ötesine geçmemiz gerektiğini düşündüğüm mevziye gelmişler.

Bunu görmek hoş bir şey. Şundan da bahsetmeden edemeyeceğim, ben eminim ki dinleyicilerim arasında başka bir coğrafyada, ya da başka bir ailede doğmuş olmanın onu daha şanslı veya zengin biri yapacağını düşünenler vardır.

Ancak ben bu gibi cümleleri hiç kurmadım ve hiçbir zaman böyle düşüncelere taraftar olmanı istemedim.

Bu kötü bir düşünce şekli. Eğer ortada bir kurtuluş varsa bu kurtuluşu sen, ben halk olarak beraber ve dayanışma içerisinde yapabileceksek, sırf başka bir coğrafyada bizimkinden biraz daha iyi bir hayatı yaşıyor diye bir başkasına özenmek veya o yayınlarımda bahsettiğim %1’in, yani mutlu azınlığın içerisine doğdu diye başka bir yaşantıya özenmek, bir piyango biletine bakıp sadece üç rakamla büyük ikramiyeyi kaçırdığını görüp üzülmekle aynı şey.

Böyle düşünmek sana, bana fayda sağlamayacak. Yine tam aksine o mutlu azınlığın bir parçası olabilmek için düzenin devam etmesine göz yummak, zirveye giden yolda on adımı deneyerek voleyi vurmaya çalışmak, “girişimcilik tavsiyeleri” ile “öyle patron olma böyle patron ol”, “git iş yeri kur, öyle sömürme böyle sömür” diye tavsiyeler vermek, piyasada boşluklar bulup daha önce denememiş bir iş fikrini denemeni sağlayacak reçeteler ve fikirler ve seminerler ve kurslar ve yayınlar yapmakta kimsenin işine yaramayacak!!!

Tekrar söylüyorum kardeşim, eğer kapitalizm denen bu dümenin ötesine geçeceksek hep birlikte, beraber ve dayanışma içerisinde geçeceğiz çünkü bundan başka bir yol yok.

Umuyorum meramımı anlatabilmişimdir.

Yazının başında dediğim gibi ilk sezonun sonuna geldik, sonraki yazılarda ve formatlarda görüşmek üzere… Üstelik başka bir dünya ve hep birlikte kurtuluş mümkünken.

İçeriği beğendin mi? Beni Patreon üzerinden destekleyebilirsin!
Become a patron at Patreon!

SON 5 BÖLÜM

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir