Bu yazıda, Peter Thiel Kimdir ve Yüzen Şehirler nedir, sorularını konu alacağım. Size önce Peter Thiel denen enteresan girişimciden bahsedeyim. Ardından Zenginlerin fakirleri geride bırakarak dünyayı terk etme planını anlatayım.
Peter Thiel Kimdir?
Kendisi, önce 2002 yılında PayPal isimli internet bankacılığı ve ödeme sistemini eBay’e sattı. Ardından bu şirketin yöneticiliğini yaparken bir dönem Elon Musk ile ortaklık yaptı. Silikon Vadisinde önemli bir girişimci haline geldi. Ardından Plantir Technologies isimli ve Büyük Veri işi ile uğraşan yazılım şirketini kurdu.
Peki Peter Thiel bugünlerde hangi projesi ile öne çıkıyor?
Yüzen Şehirler, Ada Devletler
İlk olarak Türkçe’ye bir kavramı çevirmem ve kazandırmam gerek. Bu kavramlar Seasteading ve Seavangelism kavramlarıdır.
Seasteading: Deniz arazileşmesi, Seavangelism: Deniz savunuculuğu olarak Türkçe’ye geçirilebilir. Tabi burada kasıt edilen, çevre savunuculuğu gibi bir savunuculuk değildir. Elon Musk, nasıl bir uzaysavunucusu (spacevangelist) ve “insanlığın” geleceğini uzayda gören birisi ise, Peter Thiel de, “insanlığın” geleceğini denizde yüzen insan yapımı ada devletler kurmakta gören birisidir. Devlet diyorum çünkü kendi para birimi ve yönetim şekli olacak bu yüzen şehirler ileride mutlaka bağımsızlaşarak birer ada devlet, yani su ülkesi haline gelecektir. .
Mevcut düzen içerisinde doğası gereği şu şekilde bir ilerleme alabilir:
Yüzen Şehir (Yüzen Kent) > Yüzen Devlet (Yüzen Ülke) > Yüzen Federasyon > Yüzen Konfederasyon
Floating City > Floating State > Floating Federation > Floating Confederation
Planını, projesini, kamuoyuna açık, internet gibi bir kaynakta bulabileceğiniz bu proje, zenginler tarafından yatırım alıyor. Bunun sebebi ise Elon Musk ve Peter Thiel gibi “güvenilir” girişimcilerin, özellikle temiz ve içilebilir su olmak üzere, dünya kaynaklarının insanlığa yetmez hale geleceğini bilerek planlarını buna göre yapıyor.
Medeniyetin toplu bir şekilde ve bir daha dönmeyecek üzere uzayda bir uydu veya gezegene yerleşmesi yakın zamanda mümkün olmayacak bir proje olduğu için, Peter Thiel’in uluslararası sularda yüzecek olan insan yapımı adaları ile, bir ara geçiş formu yaratılacak gibi gözüküyor.
Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FOA) tahminlerine göre 2025 yılında 2 milyar insanın temiz suya erişimi, günlük ihtiyaçlarını karşılayamayacak hale gelecek.
Peki Yüzen Ada Devletler bu soruna nasıl bir çözüm getiriyor? Büyük kitlelere yetecek kadar deniz suyunu temizleyebilecek mevcut teknoloji, füzyon yöntemi ve nükleer güç kullanmak yolundan geçiyor. Bu da demek oluyor ki 2021 yılında ilk örneğini göreceğimiz Yüzen Şehir, muhtemelen bu tür bir teknolojiye sahip olacaktır.
Blue Frontiers, Seasteading Institute ve Varyon Kripto Para
Yazının bu kısmına kadar bir hayalden bahsettiğimi düşünenleriniz için şöyle izah edeyim: Bu proje bir kurgudan ibaret değil. Blue Frontiers adını taşıyan bu proje ile üretilecek Yüzen Devletlerde kullanılacak kripto para birimi 2018 yılında ön satışa sunuldu. Bir ayda 1.4 milyon dolar değerinde kripto para satın alındı. Bu kripto paralar, kendi hükümetine sahip olacak bu Ada Devletlerde kullanılacak. Varyon adı verilen bu kripto para ile emlak satışı yapılacak.
Şehir devlet statüsüne sahip olacak olan bu Ada Devletlerin tohumları, yaklaşık 10 yıl önce Peter Thiel tarafından kurulan ve kâr amacı gütmeyen bir enstitü olan Seasteading Institute tarafından 2018 yılında atıldı. İlk Yüzen Şehir, Fransız Polinezyası açıklarında inşa edilecek.
Peki ileride bağımsız olarak uluslararası sularda da yüzebilecek olan ve yaklaşık 300 haneye sahip olacak bu Yüzen Devletlerin sakinleri gıda üretimini nasıl sağlayacak? Cevabı çok basit. Aquaculture, yani su yetiştiriciliği.
Vergiden muaf, kripto para ile dönen, su yetiştiriciliğinin yapıldığı, dalgalardan üretilen enerji, güneş enerjisi ve füzyon enerjisi kullanacak olan bu yüzen devletleri idare edecek enstitünün başkanı Joe Quirk şöyle demiş;
Bizler Mars gezegeni üzerinde yaşamaya başlamadan önce, okyanusların üzerinde yaşayacağız.
Joe Quirk
Değerli okurum, Joe Quirk’in kullandığı “bizler” kelimesinin içerisinde siz var mısınız yoksa olacak mısınız, artık onu düşünün isterim.
Zenginler Dünyayı Terk Ediyor
Yazının bu kısmında konuyu biraz değiştirip, emlak reklamı yapıyormuş havasından çıkarayım. Evet. Çok uzak olmayan bir gelecekte olacak şey bu. Hatta bunun yan tip uygulaması, bugün vahşi bir şekilde Hindistan’da ve dünyanın bir çok ülkesinde uygulanıyor. Utanç duvarları adı verilen bu duvarlar fakir mahalleleri zengin “mahallelerden” ayırıyor.
Peki, zenginler neden kaygı içerisinde? On yıllardır üzerinden beslendikleri ve zenginliklerine zenginlik katarken sömürerek sistemli bir şekilde yoksullaştırdığı insanlardan neden kaçmak istiyorlar?
Cevabı açık. Kapitalist üretim süreçlerinde birer maliyet kalemi olarak görülen insanların yerinin robotlar ile doldurulacağını ve kitleler halinde işsizleşecek olacak insanların gazabına uğrayacaklarını öngörüyorlar.
Kamuya ait bütün evrak işlerinin blok zincir sistemleri ile hallolduğu, öğretmenlerin yerini yapay zeka robotlarının yer aldığı, labaratuarda üretilmiş etlerin hayvancılık yapanların yerini alacağı, günlük besin ihtiyaçlarının besin kapsülleri ile giderir hale geleceği ve market ihtiyaçlarının kasiyersiz veya sadece eve teslimat yapan zincirlerden giderileceği bir dünyayı düşlüyorlar.
Peki bütün bunlar ihtimaller evreninde mümkün iken, sömürerek içini boşalttığı yoksul toplumları bir pet şişe gibi fırlatıp kenara atacak olan sermayedarların binecekleri Yüzen Şehirler veya Uzay Gemilerine insanlığın ne kadarını sığdırmayı planlıyor dersiniz? Nuh’un gemisi olarak tabir edilebilecek olan bu ada gemilerde elbette dünyanın en zengin %10’luk bir kesimi için planlamalar yapılıyor.
Kârını maksimize etmekten başka kaygısı olmayan sermayenin, geniş ve yoksul kamuyu düşünmesini istemek ve hayal etmek, bizler için, paylaşımdan yana kendisine adil davranılmayan insanlar için romantiklik olur.
İşin en trajikomik yanı ise, hiçbir şekilde doğacıl ve insancıl olmayan sermaye ve piyasa düzeninin, kendi yol açtığı bu çevresel ve toplumsal ağır yaralardan hastalık kapma korkusuna kapılıp, kaçmaya çalışmasıdır. Yani sermaye ve piyasa düzeni sorunun kaynağı iken, kendi yarattığı bu sorundan kaçmaya çalışmaktadır.
Üstelik başka bir dünya ve hep birlikte bir kurtuluş mümkünken…
İlk Yorumu Siz Yapın